Arapların Gözünden Haçlı Seferleri

Yazar

Amin Maalouf; 1949 doğumlu Beyrut asıllı yazardır. 1976 dan beri Fransa’da yaşamakta ve kitaplarını Fransızca yazmaktadır. Annesi Türk kökenli Mısır yerleşimli olup babası Melkite katolik cemaatindendir. Asıl mesleği gazeteciliktir; 1975 de Lübnan’da çıkan iç savaşa kadar Lübnan’da, sonrasında, yerleştiği Fransa’da gazetecilik yapmıştır. Lübnan’ın ve Orta Doğu Bölgesi’nin sorunlarını bilen yazar bu bölgeye ait gerçekleri, yaşanmışlıkları ve günümüze kadar anlatılagelen hikayeleri romanlaştırmış ve birçok eser vermiştir.

Amin Maalouf’un kitapları Orta Doğuya ait bir doku barındırıyor. Yazar, kimi zaman o bölgeyi irdeliyor, kimi zaman bir dönemi yansıtıyor veya o bölgeye ait bilinen bir hikayeyi bizler için kurguluyor. Amin Maalouf’un her kitabında farklı bir dünyaya gidiliyor. Nitekim İlber Ortaylı Hocanın “Bir Ömür Nasıl Yaşanır” isimli kitabında yazardan övgü ile bahsediliyor.

Kitap

Arapların Gözünden Haçlı Seferleri; Batı dediğimiz milletlerin Hristiyanlığı seçtikten ve içselleştirdikten bir süre sonra kutsal hac mekanı olarak gördükleri Kudüsü almak için giriştikleri seferler bir döneme damga vurmuştur. Amaçları sadece Kudüsü almak değil aynı zamanda bölgeye de hakim olmaktır. Bu kitap haçlı seferleri dönemini anlatmakla kalmıyor farklı olaraktan arap vakanüvislerin (Arapça vak’a ve Farsça nuvіs kelimelerinden gelen, zuhur eden olay, hadise ve durumları yazan kişiler) gözünden ifade edilenleri bize aktarıyor. Şimdiye kadar batının gözünden okuduğumuz bu hadiseleri, arapların gözünden de okuyarak eksik kalan kısımları tamamlıyor ve bir bütün elde etmiş oluyoruz. Amin Maalouf’un kaleminden çıkan bu eser dönemi aydınlatması açısından çok değerlidir.

Kitap yorumu

Tarihi yazanlar, tarihe kendi görüşleri doğrultusunda yön verebilmektedirler veya kendi gözlemleri ağır basmaktadır. Şimdiye kadar haçlı seferlerinin hep batı tarafından yazılmış ve kendi gözlemlerini içeren kitapları mevcuttu. Ancak, Arapların, Türklerin ve bölgede söz sahibi olan diğer emirliklerin neler gördüğünü, hissettiğini ve neler yaptığını pek detaylı bilmiyorduk. Bu kitap, o eksikliği kapatmak üzere dönemin vakanüvislerinin yazdıklarının araştırılması ve incelenmesi sonucunda yazılmıştır. Amin Maalouf, doğunun bir çocuğu olarak ancak hristiyan kimliği ile iki tarafla empati kurmuştur ve tarafsız olarak bu eseri ortaya koymaya çalışmıştır.

Bu eser, saldıran ve savunan olmak üzere iki tarafın mücadelelerini, ihanetlerini, direnmelerini, teslimiyetlerini ve her türlü entrikanın döndüğü bir dönemi biz okuyucuya gösteriyor. Amin Maalouf’un etkili kalemi sayesinde sıkılmadan, yorulmadan ve bir tarih kitabından çok akıcı bir eser tadında okunabiliyor. Bu yüzden tarihe ve özellikle o döneme ilgisi olanların keyifle okuyacağı ve hatta biraz ilgisi olup ancak tarihi kitapları okumaktan korkanların da keyif alarak okuyacağı bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Bu eser ile olayların geçtiği dönemdeki batıyı ve doğuyu gerek kültürel olsun gerek bilimsel olsun hangi seviyelerde olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Kitapta bununla ilgili çarpıcı örnekler verilmiştir. Bunlardan birisi doktorların tedavi etme yöntemleri ve hastalıklara bakış açıları, bir diğeri ise haberleşme ağı. En çarpıcısı ise Frenklerin, açlığın pençesinde iken, öldürdükleri müslümanların etlerini yemeleridir.

Yine bu eser ile dönemin dinamiklerini ve taraflarını görebiliriz. Dönemi doğu ve batı olarak iki taraf gibi görmek doğru gibi olsa da kendi içlerinde kırılımlara sahiptirler. Saldıran tarafın bir bütün halinde hareket etmesi ve de her daim dinç ve diri kalması gerekmekte olup, kendi içinde çatışmalar ve hakimiyet kavgaları yaşayan doğu tarafının bileşenleri ise ihtiyacı olan birlik ve bütünlüğü sağlamakta zorlanmaktadır. Batı ana eksende İngiliz, Alman ve Fransız krallıklarını tanımlamaktadır, Doğu ise dağılan Selçuklu devleti sonrası selçuklu atabeylikleri, arap emirlikleri ve Halifenin yer aldığı Bağdattır. Bunlara yer yer dışarıdan müdahil olan Bizans imparatorluğu, Mısır Fatımi devleti ve gidişatta büyük etkileri olan Hassan Sabah ve müritlerini (Haşhaşi tarikatını) sayabiliriz. Görüldüğü gibi haçlı seferleri çok büyük bir coğrafyayı (Anadolu, Ortadoğu bölgesi ve Bağdat, Mısır) etkilemiş ve bu coğrafyadaki dinamikleri yeniden şekillendirmiştir. Ve son olarak haçlılar bu topraklardan sökülüp atılmadan önce doğudan başka bir güç bu topraklara şekil vermeye ve nizam kurmaya gelmiştir. Kim midir bu güç? Cengiz Han ve onun varisleri Moğollar… Bu topraklarda yaşayanlar her anlamda çok zor sınavlardan geçmişlerdir. Bu sınavdan başarıyla çıkabilenlerin; disipline sahip olanların, bölgeye sahip çıkanların, bölgede birlik bütünlüğü sağlayabilenlerin ve en önemlisi savaş taktiklerini bilenlerin olduğu görülmektedir.

11. yüzyılın sonlarında Selçuklu atabeyi I.Kılıçarslan’ın Anadolu’da ilk kez karşı karşıya geldiği haçlı orduları zamanla Kudüs’e kadar inmiş ve orada Krallık kurmuşlardır. 13. yüzyılın sonlarında ise Memlüklüler ortadoğuda haçlıların elinde kalan son kıyı kalelerini de alarak bölgede haçlıların varlığına son vermişlerdir ve doğudan gelen Moğol güçleri durdurabilmişlerdir. Peki bu iki yüzyıl boyunca, Doğu ile Batının karşılaştığı bu coğrafyada neler mi oldu? neler olmadı ki? Zamanın yöneticileri ve etkili isimleri hangi kararları verdi? Vakanüvisler bize neleri aktardı? Tüm bu sorulara cevapların hepsi kitapta… Günümüze de ışık tutan olaylar silsilesini içeren ve merakla okunan bu eseri ilgisi olan herkese tavsiye ediyorum ve keyifli okumalar diliyorum!!

Alıntılar;
* Sırçadan yapılmış gibi parçalar bizi kader ve yapışmaz bir daha asla kırıklarımız.
* Yerel bir özdeyiş şöyle der: Bükemediğin bileği öp ve onu bükmesi için Allah’a yalvar.
* Peygamberin ümmeti dokuzuncu yüzyıldan sonra kendi kaderinin iplerini elinden kaçırmıştı. Yöneticilerinin hepsi yabancıydı. İki yüzyıllık Frenk işgali boyunca gözlerimizin önünde resmi geçit yapan onca kişilikten hangileri Araptı?
* Frenklere bakın! Dinleri için nasıl gözleri dönmüşçesine savaşıyorlar; oysa ki biz Müslümanlar cihat yolunda hiç de ateşli değiliz.
* Nasıl ki güç ve saldırganlık hayvanların bir üstünlüğüyse, Frenkler hakkında bilgi sahibi olan herkes de onları, savaşta cesaret ve atılganlıktan başka bir üstünlüğü olmayan hayvanlar olarak görmüştür.

Künye

Yazar: Amin Maalouf

Sayfa sayısı: 272 sayfa

Çevirmen: Ali Berktay

Özgün Adı: Les Croisades vues par les Arabes

Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Arka kapak

“Bu kitap çok basit bir fikirden yola çıkıyor: Haçlı Seferleri’nin tarihini ‘öteki cephe’de, yani Arapların tarafında görüldüğü, yaşandığı ve hikâye edildiği biçimde anlatmak. Kitabın hemen hemen tüm içeriği, o çağın Arap tarihçilerinin ve vakanüvislerinin tanıklıklarına dayanıyor.”

Lübnan asıllı Amin Maalouf 1983 tarihli bu ilk yapıtında, on birinci yüzyılın sonundan on üçüncü yüzyılın başına kadar devam eden, ancak etkileri ve söylemi günümüze dek uzanan Haçlı Seferleri’ni egemen tarih anlayışının yerine ‘öteki’nin gözünden anlatıyor.

Tarih en büyük anlatıdır.

Arapların Gözünden Haçlı Seferleri’ için 8 yanıt

Add yours

  1. Kitapta bazı gerçeklerin, o dönemde kalem tutmuş insanlar aracılığı ile günümüze ulaştırılması bence çok anlamlı. Amin Maalouf’un zahmete girip bunu tüm dünyaya duyurması taktir edilesi, sizin de buna bir bakış açısı getirmeniz kıymetli. Emeğinize sağlık.

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın